Filistin halkının mücadele ve özgürlüğünün simgesi: 30 Mart Toprak Günü

Filistin halkının mücadelesini, toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını ve özgürlüğünü simgeleyen "30 Mart Toprak Günü"nde siyonist işgal, her yıl olduğu gibi bu yıl da başta Filistin toprakları olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde protesto ediliyor.
Siyonistlerin 1976 yılında Filistinlilere ait toprakların büyük bölümünü işgal etmesinin yıl dönümü olarak anılan "Toprak Günü"nde siyonist işgal protesto ediliyor.
Filistin halkı için büyük bir önem taşıyan "30 Mart Toprak Günü"nün kaynağı 1976 yılına dayanıyor. Siyonist işgalciler, 1976 yılında Celile bölgesinde Filistinlilere ait 21 bin dönüm araziye el koydu ve bu toprakları Yahudi işgalcilere tahsis etti.
Kutsal topraklardaki Filistin varlığını ortadan kaldırıp kendi hâkimiyetlerini kurma amacı güden siyonistlerin bu kararını protesto etmek isteyen Filistin halkı da "Toprak Günü" ilan ettiği 30 Mart 1976'da genel grev düzenledi. Genel grevi önlemek isteyen terör çetesi, o gün Filistinlilerin sokağa çıkmasını yasakladı. Buna rağmen sokaklara çıkarak protesto gösterisi düzenleyen Filistinlilerden altısı katledildi, binlercesi de yaralandı.
Filistinliler topraklarından vazgeçmeyecek
30 Mart tarihi, Filistin topraklarının işgal altında olduğunu göstermesi, siyonist işgale karşı Filistin halkının varlığını, birliğini, toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını ve özgürlüğünü göstermesi açısından önemli bir gün. 42 yıldır sürdürülen bu gelenekle Filistinliler, vatanlarından vazgeçmeyeceklerini, yurtlarına dönmek için mücadelelerini sürdüreceklerini, siyonist işgali tanımayacaklarını dile getiriyor.
30 Mart Toprak Günü, İslam ümmetinin Mescidi Aksa'yı gündemine alması, Kudüs'ün karşı karşıya kaldığı Yahudileştirmeye dikkat çekmesi ve bütün Müslümanlardan ellerindeki her türlü imkânı kullanarak bu mübarek beldeyi işgalden kurtarmaya dikkat çekmesi açısından da önemli bir gün.
Siyonistler Filistin topraklarının yüzde 85'ini işgal etmiş durumda
Şu anda 27 bin kilometre karelik Filistin topraklarının yüzde 85'i terör çetesinin işgali altında. Filistin halkı kendilerine ait olan toprakların sadece yüzde 15'ini kullanabiliyor. İşgal altındaki topraklarda nüfusun yüzde 48'ini Filistinliler oluşturmasına rağmen bir siyonistin işgal ettiği toprağın ancak beşte biriyle yetinmek zorunda kalıyor.
El- Fetih yönetimi ile siyonistler arasında 1995'te imzalanan 2'nci Oslo Anlaşması çerçevesinde, Batı Şeria, A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı. Yüzde 18'i kapsayan "A bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e, yüzde 21'lik "B bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e, güvenliği ise siyonistlere, yüzde 61'ini kapsayan "C bölgesi" ise hem idari hem de güvenlik olarak siyonistlere bırakılmıştı.
Filistinliler dünyanın her tarafına göç etmek zorunda kaldı
Toprakları siyonistler tarafından işgal edildikten sonra “Filistinli mülteciler” krizi kuşaktan kuşağa devam etti. "1948 Arap-israil Savaşı" sonrası 700 binden fazla Filistinli komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Yıllar içerisinde siyonistlerin işgal ettikleri toprakları genişletmesi ile birlikte mülteci konumuna düşen Filistinlilerin sayısı hızla arttı.
Filistin Merkezi İstatistik Bürosuna (PCBS) göre Filistinlilerin yaklaşık 5 milyonu Filistin'de, 1,5 milyonu siyonist israilde, 6 milyonu diğer Arap ülkelerinde, yaklaşık 700 bini ise dünyanın geri kalan bölgelerinde yaşıyor.
Arap coğrafyasında en çok Filistinli mülteciye ev sahipliği yapan komşu ülkeler ise Ürdün, Suriye ve Lübnan. Bunun dışında dünyanın farklı coğrafyalarında yüzbinlerce Filistinli yaşıyor ama yine de bir gün evlerine dönecekleri umudu taşıyorlar. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Batı'nın taşeronluğunu yapanların eliyle tarihe kara bir leke olarak geçen Halepçe Katliamı, aradan geçen 36 yıla rağmen hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM) tarafından yayımlanan analizde "İslâm, insanı bir bütün olarak ele alır. Ne kapitalizm gibi meta olarak görülüp sömürülmesine müsaade eder ne de Sosyalizmdeki gibi yaratılış fıtratına aykırı şekilde komünleşmesine göz kırpar." ifadelerine yer verildi.
Irak Baas rejiminin Süleymaniye'nin Qaladizê ilçesine fosfor ve napalm bombalarıyla yaptığı hava saldırısı, aradan geçen 49 yıla rağmen unutulmadı.
Sudan'da 15 Nisan'da başlayan çatışmalarda yüzlerce sivil ve asker hayatını kaybederken binlercesi de yaralandı. Nisan 2019'da, 29 yıllık Ömer el-Beşir iktidarının sona erdiği ülkede, ordunun müdahaleleri sonucu siyasi istikrar ve sivil yönetime geçiş bir türlü sağlanamıyor.